TIBBI SEKSOLOJİ DANIŞMANI
Almanya’da uzmanlık eğitimi yıllarında çalıştığım hastanede Kadın Hastalıkları Doğum Bolümü başkan yardımcısı D.med. Michael Kali Tıbbi Seksoloji ile ilgileniyor, “lost penis sendromu” sorununda vajinal estetik ameliyatlar yapıyor ve kadında, orgazm olamama, vaginismus gibi işlevsel cinsel sorunların tedavisini yapıyordu. Postgraduate Tıbbi seksoloji seminer ve çalışmalarına ben de onun peşine takılarak 1976 yılında başladım.
Seksoloji Hocalarım
Orgazm olamama, vajinismus, cinsel istek azlığı, erken boşalma gibi işlevsel cinsel bozukluklarla uğraşıyorduk. Bunların tedavisi vardı. Aşağı yukarı 50 yıldır artık klasikleşmiş, St. Louis’denMasters & Johnson ve California’dan benim de hocalarım olan Hartman & Fithian yöntemleri ile tedavi edilmektedir. Tıbbi seksolojiyi öğrendiğim hocalarımı da anmak isterim. California Long Beach deki Center for Marital and Sexual Studies’den (Aile ve Cinsel Sorunlar Merkezi) Prof. Dr. William E. Hartmann ve Prof.Dr. Marilyn A. Fithian en önemli hocalarımdandır. Eğitim aldığım diğer hocalarımın başında gelenlerden Prof. Dr. Volkmar Sigusch Frankfurt Üniversitesinden “Abteilung für Sexualwissenschaften” (Cinsellik Bilimi Bölümü) başkanı idi. Diğer önemli bir isim Düsseldorf Üniversitesi Psikosomatik Bölümünden Prof.Dr. Hans Molinski’ydi. 1983, 84, 85 yıllarında Heidelberg Ruprecht – Karls – Üniversitesi Frauenklinik (Kadın Hastalıkları Kliniği) direktörü Prof.Dr. F. Kubli’nin himayesinde Heidelberg’de benim de üyesi olduğum Gesellschaft für Sexualmedizin (Tıbbi Seksoloji Kurumu) bünyesinde yapılan konferanslar, oturumlar ve kurslar ve ilmi çalışmalar çok verimli oluyordu. Kimler yoktu ki? O dönemin Amerikalı ve Alman tıbbi seksoloji otoriteleri başta olmak üzere birçok ülkeden seksoloji ile uğraşan bilim adamları oradaydılar. San Francisco Institute for advanced Study of Human Sexuality’den Prof. Dr. E.J. Haeberle, Düsseldorf Androlojiden, Prof.Dr. N. Hofmann, Heidelberg Üniversitesinden Prof.Dr. F. Kubli, New York Üniversitesi Tıp Fakültesinden Prof. Dr. H. Lehfeldt, Innsbruck Üniversitesinden Prof.Dr. K. Löwit, Hannover Üniversitesinden Prof. Dr. P. Petersen, Düsseldorf Üniversitesinden Prof. Dr. H. Molinski, Prag Karls Üniversitesinden Dr. J. Raboch, Luxemburg’dan Dr. Molitor – Peffer, Münih Üniversitesi Kadın Doğum Kliniğinden dostum, o zamanlar doçent olan Doç. Dr. I. Schmid – Tannwald, Kiel Üniversitesinden ve o zaman başkanımız olan, Prof. Dr.med. Dr. Jur. R. Wille. Sonradan kendisini ve ailesini İstanbul’da ağırlamıştım, Münih Üniversitesinden Prof. Dr. H. – J. Vogt ve Hannover Psikiyatriden Prof.Dr. W.Stucke gibi isimleri şahsen tanıyarak onlardan çok önemli yöntemler öğrendim.
1987, 8. Dünya Seksoloji Kongresinde New York Üniversitesi Tıp Fakültesinden ünlü Amerikalı jinekolog ve seksolog Prof. Dr. H. Lehfeld’le
1984’de New York Cornell Üniversitesi Human Sexuality (İnsan Cinselliği) direktörü Helen S. Kaplan’ın öğrenim programına katılmayı planladım. Çalıştığım 34th General Hospital Dept. Of Obstetrics & Gynacology’den işler çok yoğundu. Almanya’da olduğum dönemde Hamburg Üniversitesinin hem Seewartenstrasse’deki Üniversite Sexualberatungsstelle (Cinsel Danışmalık Merkezi) hem de Eppendorf Martini sokağındaki Abteilung für Sexualforschung (Cinsel Araştırmalar Bölümü) ile iletişimde oldum. Fakat o arada jinekolojiye daha fazla ağırlık vermeye ve yakın bir zamanda Türkiye’ye dönmeye karar vermiştim. Bu arada 1985’de American Association of Sex Educators, Counselors and Therapists üyesi oldum. 1986 yılı başında Deutsche Gesellschaft für Sozialwissenschaftlische Sexualforschung (Alman İlmi Toplumsal Cinsellik Araştırma Kurumu) üyesi oldum. O dönemin önemli üyeleri arasında Viyana’dan Prof. Dr. Ernest Borneman, Düsseldorf’tan Rolf Gindorf, Los Angelos’tan Prof.Dr. Judd Marmor, Paris’ten Prof. Dr. Jacques Waynberg, Baltimore’dan Prof.Dr. John Money, Köln Üniversitesinden Karla Etschenberg gibi seksoloji otoritesi isimler vardı. 1986 Mayısında tıbbi seksoloji dalında yaptığım çalışmalar ve yayınlar nedeniyle biyografim San Francisco USA’da yayımlanan editörlüğünü Dr.Fernando Bianco, Dr. Loretta Haroian ve Dr.Gorm Wagner’in yaptığı, “International Who’s Who in Sexology” (Dünyada Seksolojide Kim Kimdir) adlı kitapta yayınlandı. Bu şekilde ilk defa bir Türk’ün adı dünya seksoloji biyografi kitabına giriyordu.
California Long Beach deki Center for Marital and Sexual Studies’den (Aile ve Cinsel Sorunlar Merkezi) Prof. Dr. William E. Hartmann ve Prof.Dr. Marilyn A. Fithian en önemli hocalarımdandır.
Cinselliği Bilmeyen Yaşamı Bilemez
39 yıldan fazla bir süre önce yurt dışında Alman ve Amerikan toplumlarında, sonrasında ülkemizde bu tedavileri uygulamağa çalıştım. Birleşik Amerika’da geliştirilmiş bu yöntemler her yerde uygulanabilir. Ancak toplumların veya değişik eğitim düzeyindeki insanların, özellikle ülkemizde insanların cinselliğe bakışı veya değişik davranışlar içinde cinselliği yaşayışı oldukça şaşırtıcı olabilir. Türkiye’de 2012’de yapılan bir araştırmada yurdumun insanının % 66 sı cinsel sorunları bir sağlık sorunu olarak görmüyormuş. Bu çerçevede insanların neden üfürükçülere, hacıya hocaya gittiğini herhalde anlamamız gerekir. Dolayısıyla cinsel sorunların tedavisi için de insanlar çoğunlukla kime başvuracaklarını bilemiyorlar. Bu tür tedavileri kadınlardaki bozukluklar için, önce hekim olmuş, sonra Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olmuş, sonrasında ise ihtisas üstü eğitim olarak tıbbi seksoloji alanında eğitim görmüş bir hekim yapmalıdır. Kadında eğer ruhsal sorunlar ön planda ise, o zaman tıbbi seksoloji eğitimi almış bir Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı, yani bir psikiyatr tedaviyi üstlenebilir. Böyle bir tedaviyi yapmak için tedavi yapanın mutlaka hekim olması gerekir. Çünkü insan fizyolojisi, anatomisi, kadın hastalıkları, ruh hastalıklarını anlayabilmek için hekim olmak gerekir. İnsanı tedavi etmek ancak hekimin işidir.
Cinsel Eğitimin Önemi
Bu cahilliğin ortadan kaldırılması için cinsel eğitimin önemini yıllar boyu vurguladım. Bütün kitaplarımda söz ettim. Ancak nüfusun sadece % 4 ü kitap okuyan ülkemizde bu işlerin algılanması pek de kolay değil. Bizim tolumda cinsel eğitimin ne kadar zor yerleşeceğini benim “Cinsel Öğreti”, “Türkiye’de Cinsellik”, “Cinsellik El Kitabı” ve “Avrupa’da Cinsellik Tarihi” adlı kitabımın içindeki Türkiye bölümünü okuyunca daha iyi anlayabilirsizin. İnsanlığın evrimi içinde insanlar her zaman cinsel dürtülerini nasıl yönlendirecekleri konusunda sıkıntı çekmişlerdir. İnsanlar geçmişte cinsellikle ilgili kuralları dinsel değerlerin içine yerleştirerek bir düzen sağlamağa çalışmışlardır. XIX. yüzyıldan itibaren yaptıkları çalışmalar ve araştırmalarla Krafft Ebbing, Magnus Hirschfeld ve Sigmund Freud modern seksoloji biliminin kurucuları olmuşlardır. Freud’un 1905’deki cinsellikle ilgili yayınladığı önemli araştırmalar ve 1919’da Hirschfeld’in Berlin’de kurduğu Seksoloji Enstitüsü 20. yüzyılda başlayıp süregelen “cinsel devrimin” başlangıcını oluşturmuştur. Cinsel Devrim kavramı esasen Batıdaki cinsel ahlâktaki değişiklikleri, serbestleşmeyi yansıtmaktadır. Bu gelişim özellikle II. Dünya Paylaşım Savaşı sonrası Avrupa’da milyonlarca erkeğin ölmesi kadın nüfusun çalışma hayatında yoğun bir şekilde yer alması ve kadınların nüfus dengesizliği sonucu eş bulmada sorun yaşamaları cinsel devrimi hızlandırmış ve cinsellikle ilgili değer yargılarının değişmesine yol açmıştır.
Tıpta, genetik biliminde ve tıbbi seksolojinin evrensel gelişimi ışığında sağlıklı bir toplum için çocuklara verilecek cinsel eğitim toplumdaki cinsellikle ilgili sorunları azaltacaktır. Ancak cinsel eğitim deyince bizim ülkemizde herkes geriliyor, ne yapacağını bilemiyor. Eğitimciler de aynı sıkıntıyı yaşıyorlar. Geçmiş yıllarda yazdığım “Cinsel Öğreti”, “Cinsel Sağlık”, “Cinsellik El Kitabı” ve “Cinselliği Keşfetmenin Yolları” 2013 yılı Nisan ayında yayımlanan “Orgazm” ve “Dünyada Cinsellik” adlı kitaplarımda özellikle, cinsel eğitim konusunda öğrencilere ve anne babalara, eğitici bölümlerle faydalı olmağa çalıştım.
POROY Sınıflandırması
Cinsel sorunlarla ilgili orgazm tedavisi yaparken, kadın orgazmının yeni bir anlayışla tanımlanmasını yaptım, birçok makale ve kitaplarımda yayınladım. 2013 Nisanında Dharma Yayınlarından çıkan “Orgazm”[1] adlı 320 sayfalık kitabımda konunun tüm ayrıntısını okuyucuya sundum. Âcizane yaptığım bu tanımlamayı ne kadar anlatabildim, doğrusu yorum zaman içinde yapılacaktır diye düşünebilirim. Orgazm çok konuşulan bir konu olduğu için birçok kitabımda yayınlanmış olan orgazmın “Poroy Sınıflandırması”na kısaca ek bilgi olarak burada değinmek isterim. Uzun yıllar yaptığım çalışmalar sonunda orgazmın sınıflandırılmasının, kendi deneyimlerime göre şu şekilde olması gerektiğini düşünüyorum. Cinsellikte cinsel kimlik ve kişinin cinselliğe bakışı önemlidir. Yoksa sadece araştırmacıların bir takım istatistiklere, araştırmalara, anketlere göre vardıkları yargılar değil. Modern tıbbi seksoloji açısından dölyolu veya klitoris orgazmı var veya yok demek veya vücudun bölgelerine göre orgazmı sınıflandırmak kanımca yanlış olur. Önemli olan insanın orgazmı yaşayışıdır. Bu duyguyu algılayış şekline göre sınıflandırma yapmak daha doğru ve gerçekçi olur. Yaptığım bu tanımlamanın her toplumda, dünyanın her yerinde geçerli olduğunu düşünüyorum. Buna göre; “Orgazmın Poroy Sınıflandırması: Tek Tip Orgazm: Hep aynı organın veya bölgenin uyarılması sonucu orgazma ulaşanlar. Örneğin sadece kamış, klitoris uyarılması ile orgazma ulaşabilenler. Değişken Tip Orgazm: Burada kişi değişik organlarının uyarılması ile orgazma ulaşır. Örneğin bir seferinde klitoris, bir seferinde döl yolu uyarımı ile orgazma ulaşma söz konusudur. Fakat değişik organların uyarılması sonucu oluşan orgazmı kişi hep aynı düzeyde yaşar. Çok Değişken Tip Orgazm: Burada değişik organların uyarılmasını kişi hem değişik bölgelerinde hem de değişik düzeyde yaşayabilir. Değişik bölgelerin uyarılmasını değişik şiddette algılayabilir. Örneğin; göğüs uyarılması veya G-noktası uyarılması sonucu orgazmlarını değişik tipte ve değişik düzeyde algılayabilir.”[2], [3] Orgazmın daha kolay anlaşılabilmesi için kadın ve erkek arasında bazı farklılıklar olduğundan kadının ve erkeğin orgazmını ayrı ayrı incelemek daha uygun olacaktır. İster Türkiye’de, ister dünyanın her hangi bir yerinde geçerli olan bu tanımlama ile insanların orgazmı daha iyi anlayacağını düşünüyorum.
[1] Poroy, Dr.Akif: Orgazm, Dharma Yayınları, İstanbul, 2013
[2] Poroy, Dr Akif: Cinsellik El Kitabı, s.94, Alfa Yayınları, İstanbul, 2006
[3] Poroy, Dr.Akif: Cinselliği Keşfetmenin Yolları, Lamia Yayın, İstanbul, 2006
ister dünyanın her hangi bir yerinde geçerli olan bu tanımlama ile insanların orgazmı daha iyi anlayacağını düşünüyorum.
TANTRA
Tantra, günümüzde cinsel sorunların tedavisinde kullanılan çok önemli bir öğreti. Uzak Doğu felsefelerinde Tantra, Tao gibi cinsel yaşamın gizemi ile ilgili öğretiler var. Bu öğreti eşlere mutlulukları için büyük fayda sağladığı için ülkemizde bunu tanıtmağa çalıştım. Türkiye’de bu konuda onlarca konferans verdim, seminer yaptım, makaleler yazdım, repörtajlarım yayınlandı, kitap çıkardım, TV’de anlattım, fakat cinsel sağlık için çok önemli olan bu öğretiden ülkemin insanı gerektiği kadar faydalanamıyor diye düşünüyorum. Tantra öğretisi 1980’li yıllardan itibaren Amerikalılar ve Almanyalılar tarafından cinsel sorunların, özellikle orgazm olamama ve erken boşalma tedavisinde yardımcı etmen olarak kullanılmağa başlanılmıştır. Hindistan’dan kaynaklanan bu öğreti hem bir yaşam şekli hem de felsefesi olan bir aydınlanma öğretisidir. Tantra’ya, bu öğretiye ben “bedensel ve ruhsal dokunma sanatı” diyorum. İşlevsel cinsel bozukluklar içinde orgazm olamama sorununun tedavisinde ben de bu öğretiden faydalanmağa çalıştım. Hatta bu öğretinin günümüzde Batıda nasıl uygulandığını ayrıntıları ile Dharma Yayınlarından Ekim 2010’da yayımlanan “Tantra – Bedensel ve Ruhsal Dokunma Sanatı” adlı kitabımda anlattım. İzmir, Ankara ve birçok yerlerde bu konuda konferanslar verdim. Konferans sonrası kitap imza günleri yaptım. Televizyonlarda cinsel sorunlar olduğunda, aile bütünlüğünün korunması için bu tekniklerin eşlere ne kadar faydalı olduğunu defalarca anlattım.
Bu konuda aile bütünlüğünün korunmasında cinselliğin önemini ve Tantra yönteminin çiftler için çok önemli bir öğreti olduğunu vurgulamak için biraz bu öğretiden burada da söz edelim. Tantracılar için cinsellik yüce bir olgudur. Cinsel enerji yaşam enerjisinin kaynağıdır. Bu yüzden cinsellik insana güç katar yaşam sevinci yaratır ve gençleştirir. Bu öğreti geniş anlamda ezoterik öğeler taşır ve yaşamın değişik katmanlarına girer. Tantra ayinleri ve yöntemleri ile cinsellik huşu içinde yapılan ulu, gizemli, tinsel ve derinlikleri olan bir iletişim. Her ne kadar bu yöntem Hindistan’dan kaynaklanıyor ise de, insan bunu öğrenmeye azmederse bu öğreti dünyanın her yerindeki insanlara faydalı olabilir. Özellikle aşk yaşamını ve cinsel yaşamı bu yöntem çok olumlu şekilde etkiliyormuş. Bu sayede insan daha dingin ve doyumlu bir hale geliyormuş. Bu yöntemle cinsel enerjinizi yükseltebileceksiniz deniyor. Bu şekilde kendinize ve eşinize güveniniz artacak hiç düşünemeyeceğiniz bir doyum düzeyine ulaşabileceksiniz. Cinsellikle ilgili korkularınızı, çekincelerinizi atlatmayı ve cinsellikle ilgili tabularınızı, sınırlarınızı, blokajlarınızı kaldırmayı ve sorunlarınızı çözmeyi öğreneceksiniz.
Tantracılara göre Tantra öğretisi ve cinsel beraberlik ile doğanın tanrısal tabiatına uygun bir noktaya erişiliyor. Tantra’da cinsellik, meditasyon ve anında oluşup gelişen olgularla özel yaşama damgasını vurmaktadır. Yukarıda da değindiğimiz gibi Tantrik yöntemlerle cinsel beraberlik ve orgazmik enerji, daha doğrusu cinsel enerji yükseltilmektedir. Bu öğretinin yöntemleri ile cinsellik yalın bedensel bir işlem olmaktan çıkıp tinsel bir atmosfer içinde ruhsal doyum sağlamaktadır. Bu öğretide cinsel bir hedef yoktur. Sadece o anda verilen ve alınan enerji vardır. Birbirine tanrı ve tanrıça gibi bakarak eşlerin huşu içinde birbirine yaklaşması cinselliğe yeni bir boyut getirir. Tabii unutmamak gerekir ki Tantra M.Ö 3000’lere uzanmakta, dolayısıyla bugünkü insanımızın algılaması için pek de kolay bir öğreti değildir.
Bizim toplumuzda hem Batı toplumlarının etkisinde hem de Doğu toplumlarının etkisinde olan insanlar değişik katmanlar halinde bir arada yaşarlar. Bu çağdaş ve geleneksel diyebileceğimiz değer yargıları içindeki insanların bu kadar değişik bir öğretiyi hele de cinsellikle ilgili bir öğretiyi kolayca özümsemesi pek beklenemez. Bunun için bu öğretinin felsefesini ve cinsel eylemdeki derinliklerini anlamak ancak büyük çaba ve gayretlerle olacaktır. Anlayabilmek için bu düşünce sistemi ve felsefenin temellerini iyi anlamak gerekir. Bu öğretide ikilikten, yani kadın erkek arasındaki tüm ideal birlikteliğe ulaşmak için bir tür transsendental algılama konumunda olmak gerekir diye düşünebiliriz. Bu birliktelikte dişi ve erkek cinsel enerjisi zorlanmadan uyum içinde gelişecektir. Bu birliktelik kâinatın bütünlüğünün uyumu gibi kadın ve erkeğin arasındaki ruhsal ve cinsel uyumu sağlayacaktır. Diğer bir değişle kadın ve erkeğin uyumlu ve doyumlu birlikteliği kâinat içinde yani makrokosmos içinde bir mikrokosmos oluşturacaktır.
Sonuçta Tantra’da artı eksi gibi, yani karşıt kutupların, yani kadın ve erkeğin uyum ve doyum içinde bir araya gelerek birleşmesi “bir” olmalarını sağlar. Eski Tantrik Hint yazılarında ve kitaplarda kadın tanrıçayı Şakti, erkek tanrıyı da Şiva temsil eder. Onların inanışına göre Şakti’nin yani tanrıçanın gücü ve enerjisi tabiatın enerjisine eşittir. Tantra kadının cinsel enerjisini kutsal ve tapılacak bir olgu olarak görür. Bu öğretiye göre kadının aktif cinsel enerjisi kosmik enerjiyi yönlendiren veya harekete geçiren olgudur. Erkeğin cinsel enerjisi ancak kadının yani Tanrıça Şakti’nin cinselliği ve cinsel enerjisi ile harekete geçer. Bu sözler birçoğumuz için sanki ilk defa duyduğu gerçekler gibi gelebilir. Ancak şöyle bir etrafınıza baktığınızda günümüzde kadın modası ve kadınların güzelleşmek için kozmetik sanayine yatırdıkları paranın büyüklüğü yukarıda değindiğimiz gerçeği doğrulayacaktır.
Görüldüğü gibi bu öğretide kadın yüceltilmektedir. Bizim toplumda ise kadın herkes tarafından bilinen bir bakire veya herkesin saygı duyduğu bir anne veya özgür görünüyor ise, birçok çevrenin gözünde baştan çıkarıcı bir fahişe gibi görülebilir. Yani kadının toplumdaki yerinde iyi ve kötü gibi bir ikilem içinde özel bir değerlendirmede olduğunu görürüz. Hâlbuki bu öğretide iyi kadın veya kötü kadın yoktur, kadın vardır. Erkek ise toplumuzda cinsel davranışlarına ve yaşamına göre hiçbir zaman bu ikilem içinde değildir. Tantra öğretisinde kadın iyi veya kötü şeklinde iki ayrı yüzü olarak görülüp değerlendirilmez. Kadın tüm dişiliği ile saygınlık kazanır ve yüceltilir. Bu öğreti bir aydınlanma öğretisidir ve Tantra herkesin ulaşabileceği düzeyde bir öğreti değildir. Bu öğretiye ulaşmak onu anlamak için çaba göstermek, kendimizi algılamaya açmamız gerekir. Diğer bir değişle bu aydınlanma öğretisi illa herkesin anlayabileceği bir öğreti olma iddiasında değildir. Bu nedenedir ki bu öğreti binlerce yıldır ağızdan kulağa, ustadan çırağa ve seçilmiş algılayabilecek yetenektekilere aktarılan bir öğretidir. Herkes her şeyi öğrenemez ve de bilemez.
Bu öğrenilen cinsel teknik ve ayinlerle kadın ve erkek arasındaki cinsel enerji normal sevişen bir çiftin cinsel enerjisinin çok yükseklerine çıkacaktır. Bütün bu pratiklerin sonucunda erkek uzun süre cinsel birleşmede bulunmasını ve boşalmadan orgazma ulaşmasını öğrenecektir. Kadın ise tıbbı seksolojide multiorgazm dediğimiz arka arkaya orgazm olabilme yeteneğine kavuşacaktır.
Tantra’da cinsel bir hedef yoktur. Sadece o anda verilen ve alınan enerji vardır. Tantra, ayinleri ve yöntemleri ile cinselliğin huşu içinde yaşandığı ulu, gizemli, tinsel ve derinlikleri olan bir iletişimdir.
Tantracı için cinsellik, sevgi, aşk adeta bir tapınmadır.
Aydınlanma zamanı şimdidir. Şimdi yaşanan an vardır. Yarın yoktur.
Tantra’da cinselliğin önemi bir düşkünlük değildir, o düşkünlükten çıkmanın yoludur. Bazılarına göre yasaklar doğaya karşı konmuştur. İnsanları kontrol etmek için, insan günah ve suçluluk duygusu altında eziliyor, biyolojik gerçekler bastırıldığı için cinsel enerji kullanılamamakta ve yaşam enerjisi sönük kalmaktadır. Önemli olan doğa ile varoluşla ahenk içinde olmaktır. Tantra’yı anlayabilmek için onu yaşamak gerekir.
Şiva’ya mal edilen çok önemli sözler şunlardır: Tantra’da önerileri anlamasanız da uygulamalısınız, bunların nedenini zihniniz anlamadan bedeniniz anlayacaktır.
‘Kularnava Tantra’ adlı metinde Tantra öğrenmek isteyenlerin kendini arındırması gerekli sekiz kusur şöyle sıralanıyor: 1.nefret, 2. kuşku, 3. korku, 4. utangaçlık, 5. insanları arkalarından çekiştirmek, 6. kuralcılık, 7. saldırganlık, kavgacılık, iddiacılık, 8. kendi toplumsal konumuna bağlılık ve toplumsal konumunu koruma çabası.
Tantra Masajı
Tantra masajı Tantra’da önemli yer tutar. Bu masajda kadın ve erkek karşısındakinden bir şey beklemeden kendindeki cinsel enerjiyi karşısındakine aktarmaya çalışır. Tantrik masajda masaj yapanın önemi kadar, masaj yapılanın da kendi bedenini dokunuşa cinsel algılamaya açması gerekir. Tantra masajı ancak ustadan öğrenilir. Tantra masajında eşlerden biri diğerine, sonra öteki diğerine masajı uygular. Bu masaj tekniğinin en gizemli şekli dört elle, altı elle veya sekiz elle yapılan masaj tekniğidir.
Düzenlenen bu seminerlerde bazı esaslar, ana hatlar söz konusudur:
İnsanın içindeki olgunluk ve dinginliğe ulaşmak
- Cinsel yaşamda engellere, blokajlara neden olan korku ve suçluluk hislerinden kurtulmaya çalışmak ve kişinin yaşam sevincini yükseltmek.
- Cinsel yaşamın bir tür törensel ve ayinsel deneyimlerle cinsel yaşamın daha sağlıklı bir hale gelmesine çalışmak.
- Özel bazı çalışma teknikleri ile kişinin cinsel yaşamını tümüyle geliştirmeye çalışmak.
- Cinsel yaşamın içine ruh ve sihir katmak. Bu şekilde kişinin fiziksel ve spiritüel, yani tinsel açıdan doğasını kuvvetlendirmeye çalışmak.
- Bu çalışmalarla kişinin yaşama bakış açısı içinde öğrendiği Tantra yöntemlerini günlük yaşamına katarak daha sağlıklı ve dingin olmak.
- Korku ve yaşam kavgası yerine yaşam sevinci ve dolu dolu doğal ve sağlıklı bir yaşamı sürdürecek ruhsal hale ulaşmak. Belki de bu şekilde doğal bir yolla Nirvana’ya ulaşmak.
T a n t r a’ y ı a n l a y a b i l m e k i ç i n o n u y a ş a m a k g e r e k i r.
Cinselliği bilmeyen yaşamı bilemez
Dr. Akif Poroy yurtdışında İngilizce ve Almanca Tantra seminerleri yapmaktadır
Ülkemizde de Tantra seminerleri yapmaktadır. Birçok TV programında Tantra’yı tanıtmıştır.